Retinitis pigmentosa(RP) veya yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (YBMD) gibi ilerleyici ciddi görme kaybına giden ve henüz tam etkin tedavileri olmayan retinanın dış tabakalarında dejenerasyona sebep olan hastalıklarda, iç retina nöronların göreceli korunduğu gösterilmiştir. Böylece bu hastalıklarda, görsel protezler kullanılabilmektedir. Görsel protezlerde amaç, görme yollarındaki nöronların elektriksel uyarılması ile fosfen oluşması ve yararlı görme sağlanmasıdır. İlk çalışmalar, görme korteksinin elektriksel uyarılmasıyla ışık algısı oluşması ve lokalize edilmesiyle başlamış; retinal implantların geliştirilmesiyle klinik kullanım artmıştır. Retinal protezler epiretinal, subretinal ve suprakoroidal yerleşimde çalışılmıştır. 10 yıllık klinik deneyimi olan ilk ve tek protez Argus II Retina Protez Sistemidir (RPS). Daha önce görmesi olup, görmesi bilateral ışık hissi seviyesi düşmüş dış retina distrofili 400?den fazla olguya uygulanan retina protezi, hareketin yönünü belirleme, şekil ve objeleri tanıyarak yerini lokalize etme, büyük punto harf okuyabilme, kendi başlarına dolaşabilme ve günlük aktivitelerini daha kolay yerine getirebilme olmak üzere yaşam kalitesine katkıda bulunmaktadır. Bu sistemle elde edilen en iyi görme 20/1262 seviyesinde olarak hala yasal körlüğü düzeltecek seviyede değildir. Epiretinal Argus II RPS?nin elde edilen olumlu ve güvenli klinik sonuçlarına rağmen, endikasyonunun kısıtlı olmasından dolayı eylül 2019 itibariyle üretimi bırakılmıştır. Çok daha geniş bir az gören hasta grubuna uygulanabilecek ORIONÒ kortikal protez çalışmalarıysa aktif olarak devam etmektedir. Denenmiş ve bırakılmış çok sayıda protezden elde edilen tecrübe, yeni nesil protezlerin geliştirilmesi için değerlidir. Klinik tecrübeler ve teknolojideki gelişimler arttıkça, hem yazılımları geliştirilip kullanımları daha kolay hale getirilerek hem de farklı türde protezlerin uygulanmaya başlamasıyla, gelecekte daha fazla sayıda az gören hastaya yardımcı olabileceklerdir.
GİRİŞ
Görsel implant çalışmaları ilk önce kortekste denemelerle
başlayıp, retinal implantlar şeklinde hız kazanmış ve son
15 yılda klinik kullanıma uygun hale gelmiştir. Ciddi
araştırmalar sonrasında geliştirilen ve uygulanabilir hale
getirilip dünya çapında önemli bir veri elde edilen Argus
II RPS, şu anda en çok klinik tecrübenin elde edildiği
sistemdir. Retinitis pigmentosa (RP) gibi herediter retina
hastalıkları veya yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (YBMD)
gibi retinanın edinsel dejeneratif hastalıklarında, retinanın
özellikle dış katmanları etkilenmekte ve fotoreseptör kaybına
yol açmaktadır. Retinitis pigmentosa kalıtsal sebeplerin
en sık görülen formu olup, her 4000 kişide 1 oranında
görülmektedir. Tüm dünyada 1.5 milyon, Türkiye?de ise
25 bin civarında hasta olduğu bilinmektedir.[1] Yaşa bağlı
maküla dejenerasyonu ise, 65 yaş üstünde kalıcı görme
kaybının en sık sebebini oluşturmaktadır; ABD?de her yıl
700.000 yeni tanılı hasta bildirilmekte ve yasal körlüğün
%10?unu oluşturmaktadır.[2] Her iki hastalığın ileri evresinde
ciddi görme kaybı oluştuğunda ve fotoreseptörlerin
yaygın, total kaybı geliştiğinde koruyucu veya tedavi
edici deneysel tedaviler (gen veya ilaçlar gibi) mevcut
kaybı geri döndürememektedirler. Her iki durumda da
fotoreseptörlerdeki ciddi kayba rağmen iç retina nöronlarının
belli oranda korunduğu gösterilmiştir.[3,4] Son evre RP?de,
iç nükleer hücrelerin %78?i, gangliyon hücrelerin %30?u,
fotoreseptörlerin ise sadece %5?i korunmuştur.[5-7] Yasal
görme engelli YBMD?de ise, iç nükleer hücrelerin tamama
yakınının intakt olduğu ve gangliyon hücrelerinin %93?ünün
korunduğu bildirilmektedir.[8,9] Bu özellik hem RP, hem de
YBMD gibi retinanın dış tabakalarında dejenerasyona sebep
olan hastalıklarda retina protezlerin kullanılmasına olanak
sağlamaktadır. Son yıllarda kök hücre çalışmalarında da
gelişmeler olmakta birlikte, görme keskinliği (GK) sadece
ışık persepsiyonuna kadar azalmış, ciddi görme kaybı olan
gözlerde, fonksiyonel başarı düşük bildirilmekte ve farklı
yöntemler çalışılmaktadır.[10-15] Yine RPE65 gen mutasyonuna
karşı gen tedavisi geliştirilmekle birlikte, özellikle RP?de
sorumlu genlerin çok sayıda olduğu düşünüldüğünde daha
çok çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.[16,17]
Bu yazıda görsel implantların gelişimi, klinik verileri ile güncel durumunun aktarılması amaçlanmaktadır.
Tarihçe:
Elektriksel uyarı ile fosfen şeklinde görsel algı oluşabildiği
bilgisi, ilk defa Charles Le Roy?un 1755?de ışık görmeyen
bir hastanın oküler yüzeyinde elektrik akımı uygulama
sonrası ışık flaşları algıladığını bildirmesiyle başlamıştır.[18]
Daha sonra 1929 yılında Alman beyin cerrahı Dr. Olfrid
Foerster,[19] ekspoze görme korteksinin elektrotlarla
uyarıldığında ışık hissi veya fosfen algısının oluştuğunu göstermiştir. Bu oluşan fosfenin uzaysal lokasyonunun
korteks üzerindeki uyarı noktasının yerine bağlı olduğunu
da bildirmiştir.[19] 1968?de Brindley ve ark.,[20] 80 elektrotlu
protezi kronik olarak görme korteksine implante ederek
ışık görmeyen bir hastada fosfen oluşturmuşlardır. Yine
1960?da Dobell eve ark, [21] oksipital kortekse yerleştirilen
64 elektrotlu implant ile fosfen ve patern algılaması elde
etmiştir. Böylece elektriksel uyarı ile görme sağlanabileceği
kavramı gündeme getirilmiştir. İlk bilinen retina protez tipi
cihaz ise, 1956\'da Avustralya\'da Graham Edward Tassicker
tarafından geliştirilen, ışıkla elektriksel akım üreterek
retinayı uyaran cihazdır.[22] Işık görmeyen bir hastada koroid
altına yerleştirilmiş ve hastada ışık hissi ile büyük objeleri
farkedebilmeyi sağlamıştır. Tassicker, ?Retina Stimülatörü?
olarak patent aldığı bu ışığa duyarlı selenyum cihazın, retina
altına yerleştirildiğinde daha iyi sonuç sağlayabileceğini
de belirtmiştir.[22] Daha sonra ancak 1980\'li yıllarda ABD\'de
iki ayrı merkezde retina implant çalışmaları başlamıştır.
Humayun ve arkadaşlarının çalışmalarıyla epiretinal
implant geliştirilmiş ve ilk defa 1996 yılında, vitrektomi
sırasında ışık görmeyen gözde uygulanarak fosfen algısı
elde edilmiştir. İlk çalışmalarda uyarılan retina alanıyla
ışık lokalizasyonunun uyumlu olduğu görülmüş ve kronik
implant sistemleri gelişimi başlamıştır. Daha sonra ilk kronik
retina implantı cerrahisi 16 elektrotlu Argus Iepiretinal
protez 2002 yılında ABD\'de uygulanmıştır.[23]
Görsel Protezler:
Görsel protezler görme yollarının farklı yerlerinde nöronların
elektriksel uyarılması prensibine dayanırlar. Korteks, optik
sinir ve retina olmak üzere üç alanda çalışılmıştır.
A. Kortikal protezler
Kortikal protezler, ilk defa 1960?larda, Brindley ve
Dobelle?in oksipital kortekste subdural yerleştirdikleri
64 ve 80 elektrodlu yüzey implantlar ile fosfen ve patern
algılama şeklinde başlamıştır. 20,21 Dobelle, 64 kanallı platin
yüzey elektroduyla 20/1200 civarında bir GK bildirmiştir.
21 Ancak bunlar, büyük, yüksek enerji gerektiren, ağrı
ve fokal epileptik aktiviteye neden olabilen ve kontrolü
zor implantlardır. Görme korteksinin büyük bölümü,
kalkarin fissürün derinliklerinde yerleştiğinden daha sonra
intrakortikal protezler geliştirilmiştir. Bu sayede implantlar
çok daha küçük olabilmekte, daha fazla sayıda elektrot
birbirine daha yakın yerleştirilebilmekte, 10-100 kat daha
düşük uyarıyla, rezolüsyonu daha iyi ve daha lokalize yanıt
elde edilmesi mümkün olmaktadır.[23]
Mevcut intrakortikal protez modeli UTAH elektrod dizisidir.[24] Bu implant 4.2 mm kare alanda, çok sayıda silikon çıkıntı üzerinde yerleştirilmiş 100 platin elektrodu kapsar ve 200ms içinde bir pnömatik sistemle korteks içine minimal travmayla yerleştirilir. Ancak insanda bildirilen bir göz çalışması yoktur.
Güncel bir intrakortikal implant ise, Second Sight (Medical Products, ABD) firmasının ürettiği ORIONÒ?dır (Visual Cortical Prosthesis System). İnsanda ilk uygulama ekim 2016 tarihinde yapılmış ve ışık spotlarının algılandığı bildirilmiştir. Günümüze kadar toplam 6 farklı tanıda hastaya implante edilmiştir; ışık algısı ve hareket yönünü fark etme sağladığı bildirilmiştir. Halen takip ve çalışması devam eden bu sistemle ilgili henüz basılı bir rapor bulunmamaktadır.
İntrakortikal protezlerin en büyük avantajı, primer görme korteksi öncesi hasarlı görme yolu nöronlarını atlayarak son bölgeye etki gösterebilmesidir. Böylelikle en fazla sayıda ve en geniş yelpazede yasal görme engelli hasta grubunda görme kazanımı için potansiyel oluşturmaktadır.
İntrakortikal protezlerin kısıtlılıkları ise, kronik kullanımda uzun dönem histolojik değişikliklerin çalışılması gerektiğidir. Silikon elektrotlarda doku reaksiyonunun hiç oluşmadığı olgular olabilirken, implant ve meninksler arasında fibrotik doku gelişimi olan olgular da görülebilmekte; bu reaksiyon değişkenlik gösterebilmektedir.[25] Görme alanı organizasyonu bu seviyede daha komplike olup her hastada tekrarlanabilirliği düşüktür. Yine, kortekste her bölge renk, hareket, göz hareketi gibi çeşitli parametreler için çok spesifi k olup fosfen elde edilmesi daha güçtür.[25] Bunun yanısıra, implant cerrahisinin morbidite ve mortalitesi riski mevcuttur.
B. Optik sinir protezleri:
Optik sinir de görsel protez uygulamada potensiyel bir
alan olarak çalışılmıştır. En güncel olarak, Veraart ve ark,[26]
RP?li, ışık görmeyen bir olguda, spiral bir optik sinir manşet
elektrodunu, optik sinirin yüzeyine yerleştirerek renkli
fosfen elde etmişlerdir. Eğitim sürecinin sonunda olguların
%63?ünde, 0.5 metreden 1*1m harfleri ve şekilleri tanıma
kaydedilmiştir. Optik sinir tüm görme alanında küçük bir
lokalizasyonda temsil edildiği için fokal uyarı zor olmaktadır.
Cerrahi teknik zordur; çok sayıda elektrot gerektirmektedir.
Gangliyon hücrelerinin sağlam olması gerektiğinden yine
RP gibi sadece dış retina dejenerasyonu olan gözler aday
olabilir. Maküladan gelen lifl er optik sinirde en içerde yer
aldığı için, elektrotlara en uzakta kalmaktadır, bu sebeple
YBMD için uygun olmamaktadır. Bütün bu nedenlerden
dolayı güncel aktif çalışan bir grup bulunmamaktadır.
C. Retinal Protezler:
Retinal implantları epiretinal, subretinal ve suprakoroidal
yerleşimli olmak üzere üç grupta sınıfl andIrabiliriz. Amaç,
görsel veriyi iç retina nöronlarında elektriksel uyarı
paternlerine donüştürerek yararlı görme sağlamaktır.
1. Epiretinal Protezler;
En yaygın kullanımda olan ve 10 yıllık klinik sonuçları
olan ilk ve tek implant Argus II Epiretinal Protez Sistemidir
(RPS). [27,28] 2011 yılında CE onayını alan ilk implanttır. 2013
yılında da FDA onayını almıştır. Bu implant 2014 yılında T.C
Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Tüm dünyada en
çok kullanılan sistem olarak bugüne kadar 400?den fazla
hastaya, ülkemizde ise akredite edilmiş hastanelerde toplam
16 hastaya implante edilmiştir. En çok klinik verisi olan bu
implantın çalışma prensibi, klinik uygulaması ve sonuçları
hakkında daha detaylı bahsedilecektir.
Argus II Retinal Protez Sistemi
Argus II Retinal Protez Sistemi, eksternal, takılıp
çıkarılabilen ve göze implante edilen kalıcı bölümlerden
oluşmaktadır. Eksternal parçalar, gözlük çerçevesinin
ortasına yerleştirilmiş dijital kamera, verici anten (trasmitter
coil) ve küçük bir çanta gibi belde taşınan görsel işlemci
biriminden (VPU, visual processing unit) oluşur. Göze
implante edilen bölümler ise, silikon bandın içine hazır
yerleştirilmiş alıcı anten (receiver coil), elektronik kasa
(electronic case) ve buradan silikon banda 90° dik uzanarak
vitre içine yerleştirilen elektronik kablo ile kablonun
devamında göz içinde maküla üstüne tek çiviyle sabitlenen
elektrot dizisidir. Bu dizi, merkezde 20° görme alanını
kapsayan, herbiri 200m çapındaki 60 adet mikroelektrottan
oluşmaktadır (Resim 1).
Resim 1: Argus II Retinal Protez Sisteminin taşınabilen ve göze implante edilen parçaları.
Sistem Nasıl Çalışır?
Gözlükteki kameradan alınan görüntüler kabloyla görsel
işlemci birimine aktarılır. Burada görüntü verileri işlenerek
elektrik sinyallerine dönüştürülür ve gözlükte bulunan verici
antene gönderilir. Verici anten, güç indüksiyonu sağlar ve
kablosuz olarak radyofrekans (RF) telemetriyle veriyi, göz
çevresindeki silikon bandın içine hazır yerleştirilmiş alıcı
antene iletir. Alınan RF veri, elektronik kasaya aktarılır ve
burada tekrar elektronik sinyale dönüştürülerek bağlantılı
olduğu eletronik kablo yoluyla epiretinal elektrot dizisine
iletilir. Epiretinal implant ile hemen yakınında olduğu
gangliyon sinir hücrelerinde oluşturulan elektriksel uyarı, optik sinir yoluyla görme korteksine gönderilir ve ışık algısı
elde edilir.
Endikasyon ve Hasta Seçimi
Argus II RPS?nin günümüzde, sadece RP gibi dış retinal
distrofi lerde uygulanması onaylanmıştır. Bunun yanısıra
Argus II RPS, çalışma grubu olarak İngiltere\'de tek bir
merkezde kuru tip ileri evre YBMD olan ve GK?si bilateral
0.1\'in altında olan 5 olguya da uygulanmıştır ve sonuçları
takip edilmektedir.
Argus II RPS implantasyonu için aday olgular, her iki gözde GK?si ışık hissi seviyesinde olanlar veya ışık algısı yoksa elektriksel uyarıya cevap verebilir durumda olan, yaşı 25 ve üzerinde olan RP hastalarıdır. Sistem hastanın sadece tek (daha kötü gören) gözüne uygulanmaktadır. Hastaların daha önce görmelerinin olması gerekmektedir. Bu sistemi algılayabilecek, rehabilitasyon sürecini kavrayan, uyum sağlayacak, gerçekçi beklentileri olan bir kişiye uygulanabilir. Genel anestezi almasında bir engeli olmaması gerekir. Motivasyonu güçlü olan, olumlu bir kişilik yapısı postoperatif rehabilitasyon sürecini kolaylaştırmakta ve tercih edilmektedir.
Tanısı kalıtsal distrofi dışında az görmesi olan olgular, sistemin çalışmasını engelleyebilecek ek göz hastalıkları bulunanlar (örn; optik atrofi, santral retina arter veya ven tıkanıklıkları, koroidal neovaskülerizasyon, travma, retina dekolman cerrahisi gibi) retinal protez için uygun değildirler. Ayrıca protezin etkili ve güvenli yerleştirilmesi için aksiyel uzunluğu 20.5 mm\'den düşük ve 26 mm\'den büyük gözlere, posterior stafilomu olan, çok ince konjonktivası olan gözler ile yoğun kornea opasitesi gibi retinanın iyi değerlendirilemediği gözlere de protez uygulanmamaktadır. Gözünü devamlı elleyen, kaşıyan hastalar uygun aday değildirler. Yine motivasyonu az, algısı düşük, beklentisi gerçekçi olmayan veya çok yüksek olan, depresyonda veya depresyona meyilli olan kişiler de bu cerrahiye uygun değildirler.
Cerrahi Yöntem
Argus II RPS cerrahisi elektif şartlarda, genel anestezi
altında, kişiye özel hazırlanmış implantın yerleştirilmesi
şeklindedir. Ameliyatın başında, çeşitli evrelerinde ve en
sonunda retina protezinin çalıştığı elektronik mühendislerce
kontrol edilir. Hastanın doğal lensi varsa aynı seansta
veya öncesinde fakoemülsifi kasyon ve tercihen göz içine
lens implantı uygulanmaktadır. Cerrahide önce, protezin
silikon bandın içine hazır yerleştirilmiş haldeki ekstraoküler
parçaları, çevresel skleral çökertmede olduğu gibi erimeyen
sütürle düğümleri altta kalacak şekilde skleraya sabitlenir.
Daha sonra PPV uygulanır; arka hyaloidin kaldırıldığından
emin olduktan sonra indentasyonla periferik vitrektomi
yapılır. Üst temporalde çevresel 5.2 mm tam kat skleral
ve koroidal kesi yapıldıktan sonra makülaya sabitlenecek
protez bu kesiden vitre içine bırakılır ve kablonun göz
içindeki uzunluğu ayarlanır. Skleral kesi hattının iki
yanı sıkıca sepere sütürle kapatılır. Daha sonra epiretinal
implant, üzerindeki tek delikten özel titanyum çivisiyle
maküler alanda retinaya sabitlenir. Öncesinde bu işlemi en
rahat uygulayabilecek şekilde ek bir 20g sklerotomi açılır.
İmplant, tüm makülayı kaplayacak ve optik disk sınırlarına
gelmeyecek şekilde sabitlenmelidir. Protez sabitlendikten
sonra skleral kesiden geçen kablo üzerine matris sütür
atılır ve sızdırmazlık kontrol edilir. Üst ve alt temporalde
ek parçaların olduğu alanların üzerine perikard sütüre edilir.
Tüm sklerotomiler sütürle kapatılır. Tenon ve konjonktiva
dikkatli bir şekilde kapatılır. Profi laksi için vankomisin ve
seftazidim üst nazalden vitre içine enjekte edilir. Protez
son kez kontrol edilip sistemin çalıştığı doğrulanınca
göz kapatılır. Resim 2a-h?de cerrahinin aşamalarından
fotoğrafl ar gösterilmektedir.
Postoperatif medikal tedaviyle yakın takip edilen hastada OKT ile, implantın maküladaki yeri, stabilitesi, retinaya olan mesafesi, retinada ödem, rezidüel ERM gibi ek bulgular açısından değerlendirilir. Fundus görüntülemesi alınır ve implantın pozisyonu değerlendirilir (Resim 3). İlk iki haftanın sonunda elektronik mühendisle birlikte protez sistemi ilk kez çalıştırılır ve 60 elektrodun her biri için empedans ayarı yapılır. Kamera ayarlanır. Hastaya özel programlar ayarlanarak görsel işlemci birimine yüklenir. Sistem ilk açıldığında hasta fosfen görmeye ve hareketini seçmeye başlar.
Postoperatif Rehabilitasyon
Cerrahi sonrası rehabilitasyon, bu sürecin vazgeçilmez bir
parçasıdır. En az 40 saat bu konuda eğitimli kişiler tarafından
uygulanır. İlk 20 saat hastanedeki rehabilitasyonda, önce
protez sistemini kullanmayı öğrenip pratik yapar; sistemle
dolaşmaya, kamerayla bakmaya adapte olur. Fosfenleri
yorumlamayı, mekansal ve uzaysal oryantasyon geliştirmeyi
öğrenir. Özellikle yüksek kontrastlı hazırlanmış tahtada
şekilleri, objeleri tanıma, yemek yeme gibi günlük aktiviteleri
pratik yapma, yine büyük puntolu harfl eri tanıma konusunda
çalışır (Resim 4-6). Daha sonraki 20 saat ise hastanın
kendi yerleşim alanında, evinde ve çevresinde uygulanır.
Evinde gereken düzenlemeler yapılır; günlük yaşamdaki
aktivitelerini protez sistemiyle yapma, dışarıya çıkarak
dolaşma, kaldırımları tanıma, karşıdan karşıya geçme gibi
işlemleri kendi başına yapması desteklenir. (Resim 7, 8). Bu aşamalarda hastanın uyumu ve motivasyonu, en yakınlarının
desteği çok önemlidir. Bu süreç en az 3 ay sürmektedir.
Resim 4, 5, 6: Argus II Retinal Protez Sistemi cerrahisi sonrası hastanede rehabilitasyon süreci.
Beklentiler ve Sonuçlar
Hasta ve yakınlarıyla ameliyat öncesi çok detaylı bir
bilgilendirme yapılması önemlidir. Hastayı tanımak, mevcut
durumları, nasıl bir gün, yaşam geçirdikleri, yakınlarıyla ve
dış hayatla ilişkileri, beklentileri, motivasyonlarını konuşmak
gerekir. Kendi hastalıkları, retina protez sisteminin çalışma
prensibi ve amacı, ameliyat ve postoperatif iyileşme,
rehabilitasyon süreçleri hakkında detaylı bilgi vermek ve
hem hasta hem de yakınlarının anladığından emin olmak
süreci kolaylaştırır. Başarılı bir ameliyat ve rehabilitasyon
sonrası hasta, zaman içinde, öncelikle hareketi ve yönünü,
kontrastı yüksek büyük objeleri, daha sonra küçük objeleri
farkedebilir; imajları grinin tonlarında ayırt edebilir,
(renkleri seçmesi beklenmez), santralde baktıkları 20
derecelik bir alanda obje/ kişileri seçebilir, ancak yüzlerin
detayını göremezler. Literatür ve kendi cerrahi tecrübem
doğrultusunda en iyi gören olgular, büyük puntolardaki
harfl eri okuyabilmektedir.[29-31] Yine başarılı bir olguda
bu sistemle, RP\'li kişinin bağımsızlığı, kendi kendine
dolaşabilmesi ve böylelikle yaşam kalitesi ve özgüveni
artmaktadır. Literatürde hastanın fonksiyonel görme ve
yaşam kalitesi, Functional Low Vision Observer-Rated
Assessment (FLORA) adı verilen bir değerlendirme kriter
çalışmasıyla incelenmiş ve 3 yıllık sonuçlara göre olgular 35
tanımlanmış görevden 24?ünü (%69) sistem açıkken anlamlı
olarak daha kolay yapmışlardır.32, 33 Bir yıllık takipte olguların
%80?inde, 3 yıllık takipte ise %65?inde sistemin olumlu katkı
sağladığı bildirilmiştir. 32, 33 Argus II RPS çalışma grubunun
30 protezli gözün 3 ve 5 yıllık takip bulgularını sundukları çok merkezli çalışmada, tüm hastalarda fosfen elde edilmiş,
27 olgudan 26\'sı objeyi lokalize edebilmiştir. Harf okuma
21 olguda elde edilmiştir. Bazı olgular 30 cm mesafeden en
küçüğü 0.9 cm olmak üzere harf okuyabilmektedirler. Elde
edilen en iyi görme keskinliği Argus II proteziyle 20/1261
olarak bildirilmiştir. [29-31]
Sonuç görme yararlanımının hangi hastada daha fazla olacağı, hastanın yaşı, az görme süresi, RP genotipiyle ilişkili bulunmamıştır ve bu konu netleşmemiştir. İleride adaptif optiğin klinik kullanıma girmesi, hastalardaki rezidüel retinanın fonksiyonel kapasitesini preoperatif değerlendirmede elimizdeki mevcut yöntemlere katkı sağlayabilir.
2019 yılında Second Sight firması, Argus II RPS ile hem klinik tecrübe hem de faydalı sonuçlar elde ettiklerini, ancak bu sistemin sadece dış retina bozukluklarında kullanılabilip, gözün bütünlüğünün bozuk veya optik sinir yolunun atrofi k olduğu hastalıklara bağlı az görmeye uygun olmadığından kaynaklarını bundan böyle ORIONÒ kortikal protez çalışmalarına aktaracaklarını ve şimdiye kadar implante edilen Argus II RPS?li olguların takibinin devam edileceğini bildirmiştir (Kişisel yazışma).
Komplikasyonlar
En önemli cerrahi sonrası komplikasyonlar, ilk yayınlanan 30
çalışma olgu serisinde endoftalmi (%10), hipotoni ve retina
dekolmanıdır (%6.7). 31 Yine konjonktival erozyon da %10
olguda görülmüştür. 31 Bunun sonucunda cerrahi teknikler
geliştirilmiş ve örneğin kesi alanlarının perikardiyumla
örtülmesi, sızdırmazlığı için dikkatli sütürasyon, periferik
vitrektominin daha dikkatli yapılması ve skleraya sabitlenen
sütür düğümlerinin altta kalacak şekilde uygulanmasıyla
endoftalmi gelişmemiş; diğer komplikasyonlar da en az yarı
yarıya azalmıştır. [30] Yazarın klinik tecrübesi de bu yöndedir.
Ayrıca bir farklılık olarak ülkemizde 23g endoskop
kullanılarak cerrahi uygulanmış, bu yöntemle hem skleral
kesi hattının hem de periferik retinanın indentasyona
gerek kalmadan görülebileceği ve olası komplikasyonları
azaltabileceği belirtilmiştir. [34]
Argus II RPS ?li olgular gözdeki kalıcı parçalarla birlikte, kısmen artefakt oluşumu görülse de alan gücü 3 Tesla? ya kadar manyetik rezonans tetkikini uygulayabilmektedirler. Çıkarılabilen parçalar ise çekim esnasında takılmamalıdır.
Diğer Epiretinal Protezler:
Intelligent Retinal Implant Sistemi II, 2016 yılında CE
onayını almıştır. İlk 10 kişinin 6 aylık takibinde kare
lokalizasyonu, hareketin yönünün belirlenmesi fotoğraf
tanıma gibi işlemlerde olumlu ilerleme elde edilse de,
implantın ömrünün beklenenin çok altında bulunmasıyla Pixium firması sistemin ileri çalışmalarını durdurmuştur. [35]
EPI-RET3 Retina İmplant Sisteminde, farklı olarak tüm gözdeki üniteler tamamen gözün içinde yerleşmiştir ve transskleral bir kabloya ihtiyaç yoktur. İlk klinik çalışmada, 6 hastada sadece bir ay olmak üzere kısa süreli 25 elektrotlu temel bir implant yerleştirilmiş ve fosfen elde edilmiştir. [36,37] Gelecek çalışmaları görme alanında çok geniş (37°) alanı kaplayacak bir elektrod dizisi (VLARS, very large array for retinal stimulation) geliştirmek üzerine olduğu belirtilmiştir. Ancak bu sistemle ilgili herhangi bir sonuç bildirilmemiştir. Klinikte kullanımı yoktur.
2. Subretinal Protezler
Subretinal protezler bipolar hücreleri uyarmaktadır.
Retinaya epiretinal proteze göre çok daha yakındır.
Subretinal protezlerde mantık, retinanın altında, dejenere
fotoreseptörlerin yerinde yerleştirilmesiyle, retinal
internöronların sinyal işlem kapasitesini kullanabileceği,
daha fizyolojik bir görme uyarısı oluşturabileceği, imaj
için daha az işleme ve daha düşük güçte uyarıya gerek
duyulabileceği yönünde olmuştur. Bunun için doğal anatomik
retina internöron ağının korunduğu varsayılmaktadır. Ancak
farkedilebilen fotoreseptör kaybından önce bile, bu ağın bu
şekilde kalmadığı bildirilmiştir.[38,39] Eğer sistemin kendisinde
bir fotosensivite ve amplifi kasyonu yoksa, epiretinal
protezler gibi bir dış güç kaynağına ve verinin aktarımı için
bağlantıya ihtiyaç duymaktadır. Işığa duyarlı fotodiyotlardan
oluştuğunda dışarıdan bir kamera görüntüsüne ihtiyaç
duymaz. Öte yandan, subretinal alan kısıtlıdır; retinaya
epiretinal proteze göre çok daha yakın olduğu için, termal
hasar riski de mevcuttur. İmplantı iç retinaya sabitlemek
gerekmez; ancak cerrahi yerleştirilmesi daha zor, uzundur
ve özellikle başlangıçta retina altı kanamalar gibi önemli
komplikasyonları görülmüştür. Teknik zaman içinde
geliştirilmiştir; yine de öğrenme süreci çok daha uzundur. [18]
Boston Retina İmplant, Yapay Silikon Retina (Artifi cial Silicone Retina), Alpha IMS ve AMS, Photovoltaic Retina Implant (PRIMA) biyonik görme sistemi, çalışılmış sistemlerdir.
Boston Retina İmplant Projesi, subretinal protezler içinde insanda ilk defa çalışılandır. Son evre RP ve orbita kanseri nedeniyle ekzanterasyon öncesi normal gören bir gözde tek elektrot uyarısıyla ışık algısının tekrarlanabildiği gösterilmiştir. [40] Sistem çalışma prensibiyle, Argus II implantına benzer. Grup 256 elektrotlu alet için çalışmakta olduklarını ve fonksiyonel olarak yararlı bir görme oluşturabilecekleri bir gelişme olmadan kullanıma sunmayacaklarını bildirmiştir. [41]
Yapay Silikon Retina (Optobionics, ABD), ortam ışığını kullanarak retinayı kablosuz uyarmayı yapan ilk pasif protezdir. İki mm genişliğinde, 25m kalınlığındaki dizi 20m çağında 5000 mikrofotodiyottan oluşmuştur. Pilot çalışmada 4, daha sonraki çalışmadaki 6 olguyla birlikte 10 kişide uygulanmıştır. Fosfen elde edilmiş, implantın yerleştiği yerden farklı alanlarda görme fonksiyonunda geçici bir artış olduğu saptanmış ve bunun aslında protezin kendisinden çok retinada genel bir nörotrofik etki oluşturmasından dolayı olduğu bildirilmiştir. [42,43] Sadece ortam ışığını kullanarak pasif uyarmayla yeterli akım oluşturulamayacağı ve yeterli sayıda nöronun uyarılamayacağı sonucu belirtilmiştir. Firma kapanmıştır; ancak bu öncü çalışmalar, ileri fotovoltaik sistemlerin geliştirilmesinde kaynak olmuştur.
Alpha IMS (Retinal Implant, Almanya), CE onayı alan (2013) ilk ve tek implanttır. Mikrofotodiod dizini, 1500 bağımsız fotodiyot-amplifi katör-elektrot üniteden oluşan 3mm2 mikroçiptir. Herbiri ortam luminansını elektriksel sinyale dönüştürür. Ancak bu aktif bir sistemdir, sinyali amplifi ye edecek bir dış güç sistemi kullanır. İntraorbital ve subkütan yerleşen parçaları olan implantın cerrahi yöntemi daha zor ve uzundur. Cihazın repozisyon, replasman ve başarısızlık oranları yüksektir. [44,45] 2010-2014 yılları arasındaki çalışmada Alpha IMS implante edilen 29 gözün 25\'inde fosfen algısı oluşmuş; sadece 6?sı hareketi seçebilmişlerdir. Altı (%21) olgu günlük yaşamlarında çok olumlu değişiklik bildirirken, 8 (%28) olgu hiç fayda sağlamadığını belirtmiştir. Alpha IMS ile elde edilen en iyi GK, kontrast ters Landolt C testinde 20/546 seviyesinde elde edilmiştir. [46,47] Obje tanıma testlerinde ilk 3 ayda önemli gelişme olsa da, 6 aydan sonraki takiplerde bu anlamlı fark kaybolmuştur. [46,47]
Daha sonra geliştirilen ve daha büyük olan Alpha AMS, 1600 fotodiyot kompleksten oluşur ve 2016 yılında CE onayı almıştır. Bir yıllık çalışma sonuçlarında benzer fonksiyonel sonuç ve ciddi olay bildirilmiştir. 48 Eylül 2019?da, Retinal Implant firması, geri ödeme problemleri olduğu ve implantın hasta beklentisini karşılayamadığı için subretinal implant yapımının durdurulduğunu ve firmanın kapatılmasına karar verildiğini açıklamıştır. 49 Öte yandan, bu implantla olan 12 yıllık tecrübeden elde edilen verilerin değerli olduğu belirtilmiştir. Bu bulgular, GK?nin en fazla 0.1 seviyesinde olabileceği, görme alanının ancak merkezde 10-15 derecede olabildiği, renkli görmenin olmadığı, ışık seviyesine otomatik adaptasyonun olmadığı, protezin ancak subfoveal yerleştirilebilenlerde daha iyi sonuç verdiği ve görsel sonuçların bireysel olarak çok değişkenlik gösterdiği olarak sıralanmıştır. [49]
Photovoltaic Retina Implant (PRIMA) biyonik görme sistemi (Pixium Vision, Fransa), en yeni protezlerdendir; daha öncekilerin tecrübeleri kullanılarak yeni bir tip olarak geliştirmiştir. Bir mm genişliğinde hekzagonal çip, 30m kalınlığında 142 piksel hücreden oluşur. Alpha IMS?ten farkı, transskleral kablo veya ek güç indüksiyonuna gerek duymamasıdır. Preklinik çalışmalar sonucunda, uyarı eşiğinin çok daha az seviyelerde etkili olduğu bildirilmiştir. Buna eşdeğer uzaysal rezolüsyon insanlarda 20/250 seviyesinde GK elde edilebileceği öne sürülmüştür. [50] Fransa?da kuru tip YBMD?li 5 hastaya PRIMA implantı 2018?de yerleştirilmiştir. Üç yıllık takibi planlanan çalışmanın ilk sonuçları Nisan 2019?da Association for Research in Vision and Ophthalmology (ARVO) yıllık toplantısında sunulmuştur. Kablosuz subretinal PRIMA mikroçip implante edilen hastaların rehabilitasyon sürecinde gelişmeler olduğu bildirilerek, bu verilerle, CE onayını almak üzere çok-merkezli ve Avrupa?da farklı ülkelerde uygulanacak bir çalışma planlandığı belirtilmiştir. [51]
3. Suprakoroidal Protezler
Suprakoroidal boşluk veya fenestre skleraya uyarıcı elektrot
yerleştirilir. Transvitreal cerrahiye gerek yoktur, bu sebeple
daha az invaziftir; replasmanı daha kolaydır. Öte yandan çok
vasküler olan suprakoroidal alanda implantasyonda, kanama
ve sonrasındaki fibrozis için ciddi risk bulunur. Başka bir
dezavantajı ise nörosensöriyel retinaya uzak olamsı ve daha
yüksek akım gerektirmesidir. Ayrıca, akım suprakoroidal
boşlukta daha geniş alana yayılabilir ve bu da uzaysal
rezolüsyonu azaltır.
Bionic Vision Australia ekibi, son 10 yılda bir seri implant geliştirmiştir. İlk olarak, 24 kanallı bir sistem 2012 yılında 3 hastaya pilot çalışmada yerleştirilmiştir. Üç hastada da subretinal ve suprakoroidal kanama gelişmiştir. Takipte 3 hastada fosfen gelişmiş, sadece 1 olguda GK testi yapılabilmiş ve 20/8397 seviyesinde olduğu bildirilmiştir.[52] Çikartıldığında 3 implantın da çevresinde fibröz kapsül geliştiği izlenmiştir. 52 Aynı ekip 44-kanallı ve 99-kanallı (Phoenix-99) bir sonraki nesil implantları gelliştirmek için çalışmakta olduklarını belirtmişlerdir. [53,54]
Suprakoroidal-transretinal stimülasyon (STS) sistemi, Japonya Artifi cial Vision Project ile NIDEK?in işbirliğinde geliştirilmektedir. Elektrotların 0.3 mm eleve olduğu 3 boyutlu, 49 mikroelektrot dizisi, 6mm* 5mm skleral cebe yerleştirilmektedir. Güç kaynağı taşınabilir pil çantası ile dışarıdan sağlanmaktadır. Pilot çalışmada 2 hastaya yerleştirilmiş ve fosfen elde edilmiştir. [55] Görsel sonuçlar değişkendir ve daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Şimdiye kadar olan sonuçlara bakıldığında suprakoroidal protezlerin daha fazla kısıtlılıkları olduğu görülmektedir.
SONUÇ
Görsel implant çalışmaları ilk önce kortekste denemelerle
başlayıp, retinal implantlar şeklinde hız kazanmış ve son
15 yılda klinik kullanıma uygun hale gelmiştir. Ciddi
araştırmalar sonrasında geliştirilen ve uygulanabilir hale
getirilip dünya çapında önemli bir veri elde edilen Argus
II RPS, şu anda en çok klinik tecrübenin elde edildiği
sistemdir. Daha önce görmesi varken, genç yaşlarda her iki
gözde ışık hissi seviyesine inen retina distrofili hastalarda
uygulanan retina protezi, şekil ve objeleri tanıyarak yerini
lokalize etme, harf okuma, kendi başlarına dolaşabilme ve
günlük aktivitelerini daha kolay yerine getirebilme olmak
üzere yaşamlarına katkıda bulunmaktadır. Ancak sadece
RP gibi dış retina distrofilerinde kullanıma uygun olması
retinal protezlerin, az gören olgularda kullanılabilirlik
alanını daraltmaktadır. Bu da üreticilerinin araştırmageliştirme
kaynaklarını, daha geniş bir yelpazede hastada
uygulanabilecek kortikal bir implant olan ORIONÒ projesine
aktarmalarına sebep olmuştur. Görsel protezlerin bir diğer
kısıtlılığı ise, mevcut elektrot dizilerinde teorik olarak elde
edilebilecek maksimum rezolüsyonun normal retinadakine
kıyasla halen en az 12 kez daha düşük olduğudur. [56] En
çok klinik verisi ve en uzun kullanım süresi olan Argus II
RPS ile henüz elde edilen görme seviyesi düşüktür ve yasal
körlüğü düzeltecek seviyede değildir. En iyi GK, Argus II
RPS ile 20/1262 olarak bildirilmiştir. Öte yandan, sadece
seçilmiş gözde 20/546 seviyesinde GK bildirilmiş ve ümit
vaadeden Alpha IMS?nin ise diğer nedenlerden üretimi
durdurulmuştur. Ciddi bir araştırma-geliştirme kaynağı
gerektiren görsel protezlerin klinik uygulaması da masraflı
bir yöntem olmakta, bu da kullanımını sınırlayabilmektedir.
Görsel protez sistemlerinde uzaysal rezolüsyonun artırılması,
dış donanımlara ihtiyacın ortadan kalkması, protez ömrünün
uzatılması için yeni biyouyumlu (örn, lazerle yapılmış elmas
elektrot dizileri veya sıvı kristal polimerler) [57,58] materyallerin
geliştirilmesi, organik olmayanların yerine organik iletken
veya yarı-iletken polimerlerin kullanılabilmesi ve yine
yazılım algoritmaları için geliştirme çalışmaları gibi
alanlarda kısıtlılıkları mevcuttur ve geliştirmeler devam
etmektedir. Yazıda da belirtildiği gibi görsel protezlerde
bugüne kadar birçokları denenmiş ve takipte bırakılmış
olsalar da, hepsinden öğrenilen tecrübe bir sonraki nesil
protezlerin geliştirilmesi için değerlidir. Klinik tecrübeler ve
teknolojideki gelişimler arttıkça, hem yazılımları geliştirilip
kullanımları daha kolay hale getirilerek hem de farklı türde
protezlerin uygulanmaya başlamasıyla gelecekte daha fazla
sayıda az gören hastaya yardımcı olabileceklerdir. Görsel
protezler alanında, yakın gelecekte ORION kortikal protez
ile PRIMA subretinal fotovoltaik protez çalışmalarının
verileri beklenmektedir.
REFERENCES / KAYNAKLAR