2Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları A.D., İzmir Amaç: İntravitreal triamsinolon asetonid (İVT-TA) enjeksiyonu sonrasında endoftalmi insidansı ve risk faktörlerinin değerlendirilmesi.
Gereç ve Yöntem: Prospektif non-randomize olgu serisinin takibi kapsamında, Aralık 2003-Temmuz 2004 tarihleri arasında 100 hasta İVT-TA enjeksiyonu yapılarak izleme alındılar. Hastaların % 46’ sı erkek ve % 54’ ü kadındı. Hasta yaşları 39 ile 77 arasında değişmekteydi ve ortalama 64.37±9.13 olarak belirlendi. Hastaların % 55’ i maküla ödemi de olan diabetik hastalardı. IVT-TA enjeksiyonu için diğer endikasyonlar arasında santral retina ven oklüzyonu (SRVO) % 11, hemisferik retinal ven oklüzyonu (HRVO) % 5, maküla ödemi izlenen retinal ven dal oklüzyonu (RVDO) % 18 ve refrakter psödofakik kistoid maküla ödemi (KMÖ) % 11 bulunmaktaydı. Postoperatif 1. ve 3. günlerde hastalar ağrı varlığı, gözde rahatsızlık hissi, görme kaybı, ön ve arka kamaranın inflamatuar bulguları açısından değerlendirildi. Muayeneler 1. ve 3. haftalarda tekrarlandı. Takip süreleri 3-10 ay arasında (ortalama: 6.93±1.89) idi.
Bulgular: Hastaların takibi sırasında 4 endoftalmi olgusu görüldü. Bunlardan sadece 1 tanesi kültür sonucunda stafilokok türü bakteri üremesi gösterdi. Altmış beş yaşındaki bayan hasta aynı zamanda diabetik idi ve postoperatif 8. günde tedavi edilen gözde görmede azalma, huzursuzluk hissi ve ağrı ile başvurdu. Oftalmik muayene bulguları endoftalmi tanısı ile uyumlu idi. Hastadan ön kamara ve vitreus örnekleri alınarak mikrobiyolojik analiz yapıldı. Aynı zamanda intravitreal antibiyotik uygulandı. Bu işlemden 2 gün sonra kültür sonucunun pozitifliği de görülünce pars plana vitrektomi de yapıldı. Postoperatif 3. ayın sonunda hastanın görme keskinliği 0,05 olarak belirlendi. Diğer endoftalmi olguları postoperatif 2-3. günlerde hafif bir oküler rahatsızlık ve ağrı şikayetleri ile başvurdular. Hipopiyon ve vitritis bulguları olmasına rağmen fundus detayları biraz flu da olsa izleniyordu. Vitreus örnekleri mikrobiyolojik araştırmada negatif sonuç verdi. Bu arada hastalar hospitalize edilerek semptom ve bulguların saatlik takibi yapıldı. Stabil olarak izlenen olgulara invazif girişimler uygulanmadı. Topikal antibiyotik ve steroid tedavisi ile bulgular 36-48 saat içinde gerileme gösterdi.
Sonuç: Oftalmik invazif girişimlerin en korkulan komplikasyonlarından biri olan endoftalmi, intravitreal triamsinolon enjeksiyonundan sonra da görülebilir. Çalışmamızda enfeksiyöz endoftalmi insidansı % 1 olarak belirlenmiştir. Mikrobik kontaminasyonun engellenmesi için preoperatif aseptik koşulların sağlanması gerekir. Bu uygulamanın yapıldığı hastaların çoğu diyabetiktir ve özellikle metabolik kontrolün kötü olduğu hallerde immün yetmezlik tablosu içinde kabul edilebilirler. Bu yüzden metabolik durum normalleşene kadar enjeksiyonun ertelenmesi uygun olacaktır. Bazı olgularda görülen nonenfeksiyöz endoftalmi bulgularından ise ticari preparatın içindeki prezervan maddelerin sorumlu olduğu düşünülmektedir. Bu maddelerin eliminasyonu endoftalmi olgularının insidansının azalmasına yardımcı olacaktır. Ancak, en önemli nokta enfeksiyöz ve nonenfeksiyöz endoftalmi hallerinin birbirinden ayrımının yapılmasıdır. Bu şekilde invazif ek tedavi girişimleri veya konvansiyonel takip metotları arasında doğru tercih yapmak mümkün olacaktır.
Anahtar Kelimeler : Triamsinolon asetonid, endoftalmi, steril endoftalmi, psödoendoftalmi